Bisiklete binmeyeli uzun zaman olmuştu. Bisiklet kullanmayı özlediğimi söyleyemem ama bisikletin hatırıma düşürdüğü hüznü oldukça özlemişim.
Yol boyu belleğin hüzünlü kuytularında dolaştım durdum.
Beni ilk kez bisiklete bindiğim zamana götürdü bu kısa bisiklet turu. Sakarya'daki İhlas Kaplıca Evleri'nde, Temmuz sıcağının ortasında, ilkokul öğrencisi Hasan canlandı gözümde.
Üst kat komşum olan Hacer abla bisiklet kiralayıp bana bisiklet kullanmayı öğretmişti. Ne kadar zamanda öğrendiğimi hatırlayamıyorum ama oldukça fazla düştüğümü ve her düşüşümde Hacer ablanın yardıma koştuğunu hatırlıyorum.
Hacer abla aile dostumuzun kızıydı. Çok kıymetli biriydi benim için. Bisiklet sürmeyi ondan öğrendim. Ben ilkokuldayken bana kol kanat germesi ise cabası!
Bisiklet kullanmayı öğrendikten sonrası ise ayrı hikâye! Her akşam Hacer ablanın kardeşi -ve benden zannedersem bir yaş küçük- Yusuf ile bisiklet kiralayarak arabaların alarmlarını öttürüp kaçardık. Yusuf'un yüzünü hatırlayamıyorum ama hava karardıktan sonraki maceralarımız adeta daha dün yaşamışız gibi aklımda. O kadar eğleniyordum ki bisiklet kullanmayı sanki sırf bunun için öğrenmiştim!
Hacer ablayı 17 Ağustos depreminde kaybettik. Yusuf'u da. Diğer iki kardeşleri Hilal ve Mücahit'i de.
Ne zaman bir bisiklet görsem aklıma Hacer abla gelir.
Ne zaman bisikletle eğlenen çocuklar görsem biri ben, biri Yusuf olur.
Ne zaman yaramaz bir küçük çocuk görsem o çocuk gözümde Mücahit olur!
Her bisiklet dört kardeş -ama bilhassa Hacer abla- için bir Fatiha'dır bende. Mekânları cennet olsun.
Dünyadaki bütün bisikletler kadar Fatiha onların olsun...
0 yorum:
Yorum Gönder